- Tanıma ve Tenfiz Kurumları
Devletlerin egemenlik yetkisinin bir uzantısının olarak sadece kendi ülke sınırları içerisinde verilen ilamların bağlayıcıdır. Bunların dışındaki ilamların aşağıda açıklandığı üzere sınırlı bir hukuki incelemeye tabi tutularak, tanıma ve tenfize konu olması gerekmektedir.
Tanıma, yabancı bir mahkeme kararının sahip olduğu kesin hüküm kuvvetinin yabancı bir ülkeye teşmili, yabancı bir ülkede de kabulüdür. Ancak, yabancı mahkeme tarafından verilen karar; bir şeyin verilmesine, bir şeyin yapılmasına veya yapılmamasına ilişkin bir eda kararı niteliğinde ise, bir diğer ifadeyle icra kabiliyetine haiz bir karar ise, bu kararın sadece tanınması, davacının tatminini sağlamayacaktır. Yabancı mahkeme tarafından verilen eda kararının icra kabiliyetine haiz olması için tenfiz edilmesi gerekmektedir. Hem tanıma hem tenfiz konusunda Türkiye’nin de taraf olduğu Yabancı Hakem Kararlarının Tanınması ve İcrası Hakkındaki 10 Haziran 1958 tarihli New York Sözleşmesi (‘’Sözleşme’’) akdedilmiştir. Sözleşme (i) tahkim sözleşmelerinin ve (ii) yabancı hakem kararlarının, tanınması ve tenfizi olmak üzere iki ana konuyla ilgili düzenleme yapmıştır. Sözleşme bu konulara ilişkin gereklilikleri belirler.
Türkiye Cumhuriyeti’nin Sözleşme’yi onaylarken ibraz etmiş olduğu çekincelerden dolayı Sözleşme sadece karşılıklılık esasına göre bu sözleşmeye taraf olan bir devlet ülkesinde verilmiş olan hakem kararlarının tanınması ve tenfizi hakkında uygulanacak: ayrıca Sözleşme yalnız kendi iç hukukuna göre ticarî mahiyette sayılan uyuşmazlıklar hakkında uygulanacaktır. Halihazırda, Dünyanın yaklaşık %83’üne tekabül eden 172 devlet Sözleşmeye taraftır.
- 1958 tarihli New York Sözleşmesi Uyarınca Tanıma veya Tenfizin Reddi Sebepleri
Sözleşme, ulusal mahkemelere hakem kararlarının tanınması ve tenfizine yönelik bir başvuruyu reddetme yetkisi verir. Şu önemle belirtilmelidir ki 1958 tarihli New York Sözleşmesi’nde ve 5718 sayılı Milletlerarası Özel Hukuk ve Usul Hukuku Hakkında Kanun‘da (‘’MÖHUK’’) mahkemelerin yabancı hakem kararlarının tanınması ve tenfizi davalarında işin esasına girilmeyeceği kabul edilmiştir. Buna rağmen Sözleşmenin verdiği sınırlı takdir yetkisi farklı yorum ve uygulamalara yol açmıştır. Yargıtay kararlarında da hükümlere paralel bir şekilde tenfiz mahkemesinin hakem kararının esasına ilişkin hususlarda inceleme yapamayacağı belirtilmektedir. Bu kapsamda, Sözleşmenin Madde V (1) ve (2) hükümleri büyük önem taşır ve ulusal mahkemelerin tanıma veya tenfizi reddetme sebeplerini ortaya koyar. Bu sebepler aşağıdakileri içerir:
- Tahkim sözleşmesinin geçersizliği veya sözleşme taraflarının sözleşmeyi imzalama ehliyetlerinin bulunmaması,
- Aleyhine karar verilen tarafın, hakemin tayini ve ihlal edilen kanuni prosedürler dahil olmak üzere yargılama sürecinden usulünce haberdar edilmemiş olması (örneğin tarafın davasını hakem heyetine sunamaması),
- Hakem heyetinin önündeki uyuşmazlığın öngörülmeyen veya tahkime başvuru şartları içinde kalmayan hususlara ilişkin olması gibi halleri de kapsayan hakem heyetinin yetkisizliği halleri,
- Hakem heyetinin oluşumunda veya tahkim prosedüründe, tarafların anlaşmasına uygun olmama veya böyle bir anlaşmanın olmaması halinde tahkimin görüldüğü yer hukukuna aykırılık nedeniyle usulsüzlük,
- Kararın iptal edilmiş veya ertelenmiş olması nedeniyle henüz taraflar için bağlayıcı hale gelmemiş olması,
- Uyuşmazlık konusunun tahkime elverişli olmaması ve
- Kamu düzeni değerlendirmeleri.
Sözleşme ayrıca tanıma ve tenfiz konusunda daha avantajlı olan ulusal mevzuatlara öncelik verir. Bu hüküm de sözleşmeye taraf devletler arasında farklılıklar olabileceğini ortaya koymaktadır (Madde VII(1)).
- Usul ve Kanun Yolları
Kararın tenfizini isteyen tarafın (i) hakem kararının usulüne göre tasdik edilmiş aslını yahut da aslına uygunluğunu gösteren şartları ihtiva eden bir suretini ve (ii) II. madde hükmünde zikri geçen tahkim anlaşmasının aslını veya aslına uygunluğunu gösteren şartları ihtiva eden bir suretini sunması yeterlidir. Ayrıca, eğer karar ve hakem anlaşması tanıma veya tenfizin talep edildiği devletin resmi bir dilinde yazılmamış bulunursa bu belgelerin çevirisi de sunulmalıdır.
Bu aşamadan sonra, karşı tarafa tebligat yapılır ve karşı taraf da bu tanıma veya tenfiz talebine karşı cevaplarını süresinde ilgili mahkemeye tevdi eder. Mahkeme, basit yargılama usulünde yargılama yaparak karar verir. Mahkemenin verdiği karar, istinafa ve gerekli şartları taşıdığı takdirde temyize konu olur.
Usulüne uygun olarak tanınan ve tenfiz edilen yabancı hakem kararı kesin hüküm ve kesin delil teşkil eder. Bu kararlar ayrıca bağlayıcılık kazanır. Ancak tanıma veya tenfiz talebi reddedilirse, ilgili karar bağlayıcılık kazanmayacaktır.
Yerine getirme ve temyiz yolu başlıklı MÖHUK madde 57/2 şöyledir:
“Tenfiz isteminin kabul veya reddi hususunda verilen kararların temyizi genel hükümlere tâbidir. Temyiz, yerine getirmeyi durdurur.”
Bölge Adliye Mahkemelerinin kurulmasıyla birlikte 20.07.2016 tarihinden itibaren ilk derece mahkemelerinin tanıma ve tenfiz taleplerine ilişkin kararlarına karşı öncelikle istinaf kanun yoluna başvurmak gerekecektir. Bu değişiklik, istinaf başvurusunun icrayı durdurup durdurmayacağı bakımından uygulamada bir tereddüte neden olacaktır. Zira MÖHUK’ta tanıma ve tenfiz davalarında verilen kararlara karşı istinaf yolu değişiklik düzenlenmediğinden bu yola başvurmanın kararın icrasına etkisine ilişkin olarak bir hüküm öngörmemiştir. Halbuki, HMK m. 350’de öngörülen genel kuralın aksine, MÖHUK m. 57/f.2’de yer alan düzenleme temyiz başvurusunun tanıma ve tenfiz talebinin kabulüne ilişkin kararın icrasını durduracağına ilişkindir. Tenfiz kararının temyizi, kararının icrasını durdurmakla birlikte, temyiz süresince tenfizden kaynaklanan menfaatlerin güvence altına alınabilmesi için ihtiyati haciz kararı verilmesinin mümkün olduğu kabul edilmektedir.
[1] Tam liste için bakınız:
https://uncitral.un.org/en/texts/arbitration/conventions/foreign_arbitral_awards/status2
[2] New York Sözleşmesi Madde IV.